Dijital Teknoloji ve Dijital Dönüşümü Anlamak
Dijital dönüşüm süreçlerindeki araştırmalar her gün daha fazla önem kazanarak gelişmeye devam ediyor. COVID-19 salgını ise bu araştırmaların gelişmesinin hız kazanmasında en önemli katalizör faktörlerinden birisi. Sadece firmaların günlük işlevlerini önemli ölçüde etkilemekle kalmayan COVID-19 salgını, aynı zamanda dijital teknoloji ile daha fazla olgunlaşabilme planlamalarını da etkiledi.
Bir rutin, sistem ve öngörülebilirlik ortaya çıkartan üretim kavramı, neredeyse tüm toplumlar tarafından benimsenmiş ve yükselen kuşakta da devam eden bir algı olarak sürmekte. Ancak işin özünde, üretim kavramı tüm bunlardan çok daha fazlasına sahip. Daha temel bir bakış açısı ile bakıldığında daha organik bir süreç olan imalat; nihai ürünleri ortaya çıkarılmasını sağlamaya yönelik inovatif ve yaratıcı sürecin kritik bir parçasıdır. Bu nedenle, imalat endüstrisi sabit ve sürekli olacak şekilde mekanize edilmiş bir sistemden çok, yaratan ve üreten canlı ve uyum sağlayan bir organizma gibidir.
Genel olarak, endüstri kavramı düşünülenden çok daha dinamik ve çok daha hassas bir yapıya sahiptir. Son yarım yüzyılda dijital teknolojilerin geliştirilmesi ve kullanımındaki hızlı değişimlerin daha da artmasında da bu sebeple COVID-19 salgınının itici gücünün etkisi yok sayılamaz. Endüstrinin içinden ya da dışından gelen bu güçler ise bazı imalat firmalarına uyumlanmaktan ya da yok olmaktan başka seçenek bırakmadı. Bu süreçlerde de dijital dönüşümün değeri ve gerekliliği daha da önem kazandı. İtici güç konumunu üstlenen COVID-19 salgını ile birlikte ise bu gereklilik daha belirgin bir hale geldi. Salgının uzun vadeli etkilerinin ve gelecekte ortaya çıkabilecek krizlerin zeminini hazırlayan pandemi süreci, daha fazla endüstrinin otomasyon, bağlantı, veri analitiği, gelişmiş iletişim ve üretim teknolojileri dahil olmak üzere dijital dönüşüm yapılanmalarını hızlandırmasını sağladı. Salgından kaynaklanan kriz, dijital dönüşüm yolculuğunda daha ileride olan ve uyumlanabilen şirketlerin değişikliklere tepki verme ve rakiplerine göre daha iyi uyum sağlama konusunda daha iyi konumlandıklarını gösterdi.
Üretimi kompleks ve uyarlanabilir bir sistem olarak görebilmek, kuruluşların küresel pandemi sırasında ve sonrasında dijital dönüşümün önündeki engelleri aşmaya başlamalarını sağlayacaktır. Kompleks sistemlerin doğasında bulunan ve her zaman ortaya çıkması muhtemel olan “beklenmeyen sorular” çözülmekten öte sadece yönetilebilirler. Dijital dönüşüm ise, tek bir çözüme, bir dizi kurala ve hatta istenen tek bir sonuca sahip olmayan bir devamlı bir devinimi ve iyileştirmeyi gerektiren prensiptir. Bazı kaynaklar, dijital dönüşümü dijital olgunluğun bir boyutunda gerçekleşen bir süreç olarak tartışılmasının daha uygun olduğunu, çünkü bir kuruluşun dijital olgunluk düzeyini artırmak için her zaman iyileştirmelerin gerçekleştirilmesi gerektiğini öne sürmektedir. Bu sebeple, dijital dönüşüm sürecini yönetmek, hem uyarlanabilir sistemlerin karmaşıklığını hem de örgütsel süreçler ve kültürler içindeki zihniyetleri ele alan belirli bir dizi stratejik araç gerektirmektedir.
Modern ürün ve sistemlerin artan karmaşıklık seviyelerine, bu ürünlerin dağıtılmış mühendisliğine ve üretimine aynı zamanda da müşterilerden ve iş ortaklarından artan beklentilere yanıt olarak şirketler iş süreçlerinde her geçen gün daha fazla dijital bir yaklaşım göstermeyi benimsiyorlar. Buna bağlı olarak da iş süreçlerini, tedarik zinciri verimliliğini, çevikliği ve sürdürülebilirliği iyileştirmek için dijital inovasyonu kullanmak, rekabet gücünü kazabilmenin temel bir gerekliliği haline geldi.
Geçmişten Bugüne Dijital Teknoloji
Kaynaklar artık üçüncü sanayi devriminin ardından artık dördüncü sanayi devrimine girdiğimizi vurguluyor. Buharla başlayan birinci sanayi devrimini elektriğin, seri üretimin ve iş bölümünün tanımlanmasıyla başlayan ikinci sanayi devrimi takip etti. Elektronik ve yarı iletkenlerle başlayan üçüncü sanayi devrimi ise bilgi işlem ve internetle döneminin sonuna geldi. Dördüncü sanayi devrimi ise geçmişte gerçekleşen bu devrimlerin hiçbirine benzemiyor ve benzemeyecek de.
Çalışma ve yaşam şeklimize kadar kökten bir değişikliğin potansiyeline sahip olan ve tüm endüstrileri baştan sona bir dijital dönüşüme zorlayacak olan bu devrim; dijital teknolojiler, biyolojik ve fiziksel sistemlerin her bir noktasının kesişimini harekete geçiren dördüncü devrimdir. COVID-19 ise bu dördüncü devrimin girişini ve gelişimini hızlandırmış olarak görülüyor. Yenilik yapmaya, dijitalleştirmeye ya da geride kalarak yok olmaya direnemez hale gelmeye mecbur bırakacak olan bu süreç birçok sektörün bu dönüşümünü acil bir zorunluluk haline getiriyor.
Dijital dönüşüm kavramı bir çok farklı şekilde tanımlanmaktadır ancak dijital teknoloji kavramının ne anlama geldiğine dair bir netlik eksikliği de vardır. Kavramın nasıl kullanıldığına dair olan tutarlılık eksikliği, sadece örgütsel düzeyde değil aynı zamanda toplum ve endüstri düzeyinde de mevcuttur.
Bazı kaynaklar “Bir olguyu ya da yapıyı iyileştirmeyi amaçlayan bir süreç, bilgi, bilgi işlem, iletişim ve bağlantılı teknolojilerin kombinasyonu aracılığıyla, özelliklerinde meydana gelen önemli değişikliklerin tetikleyicisi” olarak tanımlamaktadır. Bu tanıma dair temel unsurlar belirtilecek olursa;
- Dijital dönüşüm, toplumda veya bir endüstri olarak gerçekleşebileceğinden, tanım organizasyon merkezli değildir.
- Başarıya ulaşmak, dijital dönüşümü gerçekleştirmenin doğasında yoktur, bu nedenle iyileştirme, işletme hedeflidir.
- Nümerik teknoloji terimleri, mevcut literatürü daha iyi temsil etmek için tanımda kullanılmaz.
Gelişmiş dijital teknolojiler, dijital dönüşümün kritik bir unsurudur. Bir çok çalışma katmanlı üretim, bulut bilişim, bağlanabilirlik, robotik ve otomasyon, büyük veri ve üretim analitiği, yapay zeka gibi dijital dönüşümün çeşitli teknolojik bileşenlerini ele almıştır, dijital ikizler ve Model Tabanlı Kurumsal (MBE) ortamları ise diğerleri arasındadır. Dijitalleşmede önemli bir konumda yer alan teknoloji paradoksal bir rol oynasa da (dijital alt yapı yenilenmesi açısından), dijital dönüşüm bir organizasyon, endüstri veya toplum içinde dijital teknolojileri basitçe edinme ve kullanma değildir. Tek tek teknolojilere bir bakış açısı yerine bütüncül bir yaklaşım gerektirmektedir.
Gerçek dijital dönüşüm aynı zamanda “strateji, iş modeli, iş süreçleri, organizasyonel yapılar ve organizasyon kültürü” dahil olmak üzere “iş unsurlarını” değiştirmektedir.
Kapsamlı olarak dijital dönüşüm, ürünleri ve hizmetleri dijital olarak etkinleştirilmiş varlıklar olarak yeniden tasarlamayı gerektirmektedir. Bu bağlamda ise veri yoluyla fiziksel dijital varlıkların birbirine bağlanmasından yeni değer üretmek; ve bunu mümkün kılmak için ekosistemler yaratmak olarak düşünülebilir. Sonuç olarak, dijital dönüşüm “iş ve organizasyonel faaliyetlerde, süreçlerde, yetkinliklerde ve iş modellerinde” köklü bir değişiklik gerektirmektedir. Sonuç olarak böyle bir dijital dönüşüm, bir organizasyonun kimliğini bile dönüştürebilir. Ne olursa olsun etkili dijital dönüşüm, değişimin gerçek katalizörleri ve kolaylaştırıcıları olarak insanların akılda tutulmasıyla başlayabilecek ve sürdürülmesiyle gerçekleşebilecektir.