Küreselde Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları
Birleşmiş Milletlerin, 2015 yılında Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinde bir araya gelerek ve 2030 yılına kadar, daha adil ve daha yaşanabilir bir dünya oluşturmak için 17 hedeften oluşan “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları”na bir önceki yazımızda yer vermiştik. Peki bu hedeflenen amaçlar globalde nasıl yankılanıyor? Küreselde sürdürülebilir kalkınma amaçları nelerdir?
Sürdürülebilir kalkınmanın teşvik etmesi tüm sektörlerin kaynaklarını sıralayan entegre bir yaklaşım gerektirir. Ortaklık ve işbirliği bilinci ise bu amaçların karşılanabilmesinin olmazsa olmazlarıdır. Elbette bunu sağlamak kolay değil. Ekonomik sonuç veren politikaların tasarlanması, artan yaşam standartları, dünyanın doğal kaynaklarının korunması özünde zaten karmaşık ve zordur, aynı zamanda da büyük ödünleşmeler gerektirir. İngiltere’nin eski uluslararası kalkınma bakanı olan Andrew Mitchell sürdürülebilir kalkınma amaçlarının önceki süreci için “Binyıl Kalkınma Hedefleri herkesin aynı yöne bakmasını sağladı” diyor. Dünya genelinde bir çok ülke de kapsamı daraltarak odağını ulusal çıkarlar, uluslararası işbirliği ve küresel gelişme konularında birleştiriyor.
“Evrensel, entegre ve daha iyi bir dünya için dönüştürücü vizyon”
Hedeflerin 17 maddede toplanmasının temel nedeni ise, bu merkezi hedefin başarı şansını arttırmaktır. Diğer bir bakış açısı ile barışa ulaşmadan, doğal afetlerle uğraşmadan, altyapıya daha iyi bir erişim yoluyla insanları bir piyasa ekonomisine bağlamadan veya iklim değişiklinin etkisini azaltmadan yoksulluğu sona erdirmek mümkün olmayacaktır. Ancak bu sorunların hiçbiri Binyıl Kalkınma Hedefleri’nde yer almıyordu. Bu sebeple, entegre bir yapı oluşturabilmek, yoksulluğu sona erdirmek için kritik bir nokta durumunda.
En önemli alanları ticaret, finansal istikrar, iklim değişikliği olan küresel kolektif eylemin taslağına yol açan süreç takdir edilmeli. Tüm süreçler gibi sonuçlar dağınık olabilir ya da pek çok kişiyi tatmin etmeyebilir. Fakat özünde uzlaşmayı ve fikir birliği arzusunu yansıttığı için değerlidir. Herkes için daha iyi bir yaşam ve küreselde sürdürülebilir bir gelecek yaratmaya yönelik gerçek anlamda dünya genelinde bir çaba ve birlik bilincini hedeflemektedir.
Dünya Devlerinin Çağrısı
Küresel kalkınma topluluğu tarafından genellikle şirketlere karşı şüpheli bir bakış açısı vardı. Bu sebeple işletmeler, çevreyi kirletmek veya hedefleri destekleyecek eylemleri yapmamak gibi geniş kapsamlı eleştirilerle karşı karşıya kaldılar. Fakat göz ardı edilmemesi gereken bir nokta var ki, birçok işletme değerli beceriler ve kaynaklar sunmakta, aynı zamanda da pazarlara erişimde önemli köprü görevi görmekte. Yani şirketlerin sürdürülebilirliği teşvik etmesi aslında onların da çıkarları için olacaktır.
Dünya genelinde önde gelen firmaların hedefleri, bu durumun doğruluğunu destekler nitelikte. Örneğin, bir İngiliz-Hollanda merkezli, dünyanın önde gelen hızlı tüketim malları üretici olan Unilever 2010 yılında USLP (Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı) başlatmıştı. 2030 yılına kadar olan hedefi ise çevresel etkiye odaklanıyor. Bu hedefi de tedarikçileri, müşterileri ve tüketicileri ile hep beraber daha iyi bir gelecek inşa etme sürecine katıldığı bir hareket yaratma amacı olarak ifade ediyor. Diğer bir örnek ise İngiltere merkezli, dünyanın önde gelen perakendecilik şirketi olan M&S, temel olarak çevresel, sosyal ve etik zorlukları ele alan hedefini başlatmıştır. Karbon salınımını azaltmaya teşvik edici kampanyalar uyguladığı stratejilerden birisidir. Bu ve bunun gibi daha bir çok örnek SKA’nın 13. Maddesine yardımcı olacak olan iklim eylemini desteklemektedir. Örnekler de gösteriyor ki hedeflere ulaşmak ve sorunlarla mücadele etmek daha entegre bir yaklaşımla mümkün olacaktır.
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri Balayı Bitti; Harekete Geçme Zamanı
Çoğu için işbirlikçi yaklaşım, bir çağrıdan daha fazlası yani aciliyet duygusu. Hedefler en iyi şekilde ve iyi ayarlanmış bir savaş planı şeklinde değil, toplanan çığlıklardan oluşan bir dizi sesi duyurma, farkındalığı yaratma niteliğinde. Bunun bilinci ile büyük firmalar tarafından yapılan yardım ve teşvik hareketi de yok sayılamamalı. Bu hareket yoksul ülke hükümetlerinin, büyük ticaretin yoksulluğu azaltmaya yardımcı olmayacağı görüşünü hafifletmeye ve birlik bilincinin temellerini atmaya da yardımcı oldu. Hedefler doğrultusunda büyük harcama yapanlardan biri Microsoft kurucusu Bill Gates’tir ve 2000 yılından bu yapana 31 milyar dolardan fazla bütçe ayırmıştır. Bir diğer örnek ise Gatsby Charitable Foundation kurucusu İngiliz perakendeci olan Lord (David) Sainsbury, Afrika hükümetlerine ve işletmelere tedarik zincirlerini iyileştirmelerine yönelik tavsiyelerde bulunuyor. Başka bir örnek ise İngiliz bir finansçı olan Sir Chirstopher Hohn, 2006 yılından buy ana Çocuk Yatırım Fonu Vakfı (CIFF: Children’s Investment Fund Foundation) aracılığı ile, 1,5 milyar dolardan fazla bütçe harcamıştır. Amacı ise küçük çocukların sağlığını iyileştirmenin yaşamanın ilerleyen dönemlerde büyük faydalar sağladığına dair önemli mesajı yaymaktır.
Neyin İşe Yarayıp Neyin Yaramadığını Bilmek, Etkiyi ve İhtiyacı Ölçmek
Amaçlara yönelik farkındalık arttıkça, bağışçılar hedefe yönelik sonuçları ölçmeye ve veri toplamaya daha fazla önem vermeye başladı. Verilerin ayrıştırılmış olması, yoksulluğun nerelerde yoğunlaştığını, yaş dağılımlarını, nasıl yaşadıklarını ve ne tür işler yaptıklarını elde edecekleri verilere ulaşmak istiyorlar. Teknolojideki gelişmeler ise bu verilerin ulaşmasındaki en büyük destekçileri. Örneğin, ormanların nerede seyreldiğini veya ekinlerin nerelerde büyüdüğünü ya da zarar gördüğünü daha kesin olarak belirlerken uydular kullanılıyor. Birleşmiş Milletlerin kalkınma hedeflerinin özel temsilciliğini sürdüren Michael Anderson en önemli şeyin “ihtiyacı ve etkiyi ölçmek” olduğunu söylüyor ve ekliyor “neyin işe yarayıp neyin yaramadığını artık çok daha iyi biliyoruz” diyor.
Küreselde Sürdürülebilir Kavramlar
“Küçük eylemler alma zamanı değil, cesur olmamız gerekiyor.”
Küresel Hedefler, sürdürülebilirlik ve iklim sorunlarının yanı sıra eşitlik ve yönetişim kavramları ile ilgilidir, yani sürdürülebilirlik hakkında bir paradigma değişikliğini temsil eder. Aslında bu kalkınma hakkında nasıl düşündüğümüzün değişmesinin de temsilidir. Bu değişim birlik bilincinin oluşması temeline dayanarak herkes için geçerlidir yani küreseldir. Küreselde sürdürülebilirlik kavramı tam da bunu açıklar niteliktedir. Gerçekleşmesi için ise ülkeler, şehirler, üniversiteler, özel sektörler ve hatta bireysel düzeyde uygulanması gerekir. Günümüzde ise gündemi oluşturan Amerika Birleşik Devletleri için Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları çok daha fazla farkındalığa, açıklamaya ve tartışmaya ihtiyaç duyuyor.
Yeni seçilen başkan Joe Biden’ın en önemli kalemleri arasında mali teşvik, borçların yeniden yapılandırılması ve ticaret konularında gelişmiş ekonomilerin ortak eylemini gerektirecek olan salgın, iklim krizi ve küresel durgunluk yer alıyor. Aslında bu büyük etki uyandıran eylemler dizisi, iklim krizinin genişliğini ve derinliğini yansıtıyor. Joe Biden’ın yönetimi, çiftçiler için yeni iklim dostu politikaları teşvik ederken, kaynakları da yakın ulaşım yollarından ve elektrik santrallerinden orantısız bir şekilde kirlenen kent topluluklarına ayırmayı hedefliyor. Biden, “Küçük önlemler alma zamanı değil, cesur olmamız gerekiyor” diyerek ise planlamalarını hızla faaliyete sokacağının göstergesi.
Yönetimi oluşturan liderlerin, bilim adamlarından, mühendislerden, bilim, teknoloji ve yenilik alanlarında uzmanlaşmış diğer profesyonellerden meydana geliyor olması ise tesadüf değil. Hedeflenen ise geliştirilebilir ve mevcut en iyi bilimi kullanmak, veriler ile bilimsel ve teknolojik bilgileri araştırmak. Bu amaçla Joe Biden tarafından Bilim ve Teknoloji Danışmanları Konseyi yeniden yapılandırılıyor ve konseyin bilim, teknoloji ve yeniliği etkileyen politikalar hakkında yol gösterici olması hedefleniyor. Konsey aynı zamanda ekonomi, işçi güçlendirme, eğitim, enerji, çevre, halk sağlığı, ulusal ve ülke güvenliği, ırksal eşitlik ve diğer konularla ilgili kamu politikasını bilgilendirmek için gereken bilimsel ve teknik bilgiler konusunda da yol gösterici olacak.
Tüm bunlar doğrultusunda hedeflerin tamamı uygulanıyor olmasa da küresel düzeyde bir farkındalık seviyesine ulaşıldığını görüyoruz. Veriler gösteriyor ki dünya genelinde giderek artan sayıda insan temiz suya, elektriğe, orta öğretime ve teknoloji ağlarına erişiyor. Yoksulluk seviyesinin ters yönde hareket ettiği de veriler arasında bulunanlardan. Okyanusların yaklaşık olarak %8’i ve ulusal suların %18’inden fazlası 2015’e göre yaklaşık %4 ve %10’luk bir artışla SKA korumasından yararlanıyor. Ormanlar, sebebi çoğunlukla yen ağaçların dikiliyor olmasından dolayı da olsa, daha az yok oluyorlar. Şimdiden etkilerini oransal farklarla gördüğümüz bu hareket, ilerleyen günlerde yankılarını çok daha fazla duyacak ve konuşacak olduğumuzu işaret ediyor.