Daha Yeşil Bir Dünya Mümkün mü?
Hızla yol aldığımız ve mecbur olduğumuz yeni bir dünya. “Yeşillenme” süreci, iklim değişikliği, ekolojik gerçekler ve yaşam, bizleri her alanda içine çekmiş durumda. Bunlarla birlikte de hayatın her alanında gün geçtikçe daha da fazla bu gerçekle karşılaşacağımız yeşil enerji, yeşil bina, ve yeşil teknoloji kavramları.
Avrupa Yeşil Mutabakatı (EU Green Deal), yani Avrupa Birliği’nin Aralık 2019’da AB Komisyonu tarafından açıkladığı “Yeşillenme” sürecinin hızlandığı nokta. 2030 yılına kadar karbon salınımını %50 azaltmayı, 2050 yılına kadar ise sıfır karbon salınımını hedefleyen Yeşil Mutabakat, yeni sektörel kriterleri, vergileri ve iş modellerini uygulamaya koyacak ancak bu sürecin tarihsel gelişimine kısaca bir bakalım.
1972 yılı, “Nereye kadar büyüyebiliriz?” sorusunun ortaya atıldığı ilk yıl. Beraberinde ise verilecek cevaplar çok yeterli olmadı. Çevre konusunda araştırmalar ve buna bağlı oluşan endişeler ise zaman içinde arttı. Devamında ise 1992 yılında Rio’da dünya devleri bir araya gelerek, kabul edilmiş önemli üç soruna çözüm olacak anlaşma imzaladılar. Bu sorunlar, biyoçeşitlilik kaybı, çölleşme ve iklim değişikliği idi. İmzalanan anlaşmanın etkinliğinin tartışılır olması ile birlikte Türkiye bu anlaşmaların tümünde taraf olarak yer aldı. Anlaşmaların tümünün odağı ise ülkelerin dünya atmosferini korumak için ciddi adımlar atmaları gerektiğini ifade eden Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çevre Sözleşmesi (BMİDÇS) özelinde toplanıyordu. 1997 yılında, seragazı salınımlarını büyük ölçüde sınırlandırılmasını hedefleyen Kyoto Protokolü, Avrupa Birliği üyeleri tarafından imzalanarak kabul edildi. İmzalanan protokol sonrasında önce üretimin, sonra bilim ve teknolojinin ağırlık merkezinin hızla doğuya kaymaya başlaması ile birlikte dünya ekonomisi de hızla değişti.