“Tutkuyu bulmanın önemi nedir peki?” diye sorduğumuzda ise, bu, enerjinin yaptığınız işe de yansıması söz konusudur. Gandhi’nin de dediği gibi, “Mutluluk; düşüncelerinin, söylediklerinin ve yaptıklarının uyum içinde olmasıdır.” Bu yüzden, işle ilgili yaptıklarınız olumlu olsa dahi arka planda düşünceleri de yönetmek önemli bir unsurdur. Tüm dikkatinizi istekli bir şekilde bir işe verdiğinizde, o işten harikalar çıkarmamanız söz konusu bile değildir. Martin Seligman’ın da bu konuda dediği gibi; “İnsanın kendisine sorması gereken en önemli sorulardan biri, ‘Hayatta beni ne heyecanlandırır?’ sorusudur”.
Hangi durumlarda işimizi tutku ile yaparız? Hangi motivasyonlar işimizin kalitesini nasıl etkiler? İşi sevsek bile tutkunun kaynağı nedir, nasıl tutkuyla iş yapılır? Bu sorular çoğu noktada işin kendisinden bağımsız gibi düşünülse de aslında iş verimini derinden etkiler.
Bugün, “İşinden memnun musun?” diye sorduğunuz 5 insandan 4’ü size, işini sevmediğinden ve severek yapmadığından bahsedecektedir. İşte tam da bu noktada, çoğunlukla işinde yeni olanlardan çok, uzun zamandır o işi yapan kişilerin bu konuyu bilmesi, işi iyi bilmesi gibi önemlidir çünkü performansı çok etkileyen bir unsurdur. Bu yazıda, işini daha tutkulu yapan insanların nasıl düşündüğü ve bunu nasıl başardıkları konu alınmıştır.
Tutkulu olabilmek için en önce işi sevmek lazım çünkü tutku, sevginin yoğun halidir. Araştırmalara göre, işini daha çok seven insanlar, sevmeyenlere göre daha fazla performans gösterip, daha verimli iş vakitleri geçiriyorlar. Alman filozof Hegel’in de dediği gibi “Dünyada harika olan hiçbir şey tutku olmadan başarılmamıştır”. Öyleyse, tutku, başarıya ulaşmak için işi bilmek kadar kıymetlidir. Hatta bazı zamanlarda, işi bilmeyen insanların çok hızlı yol kat ettikleri ve hatta sektörlerinde lider oldukları göze çarpar. İşte bu insanları motive eden şey, içlerindeki tutkudur.
Tutkunun kökeni, coşkulu bir istekten gelir. Peki, işi sevmemize rağmen rutine bağlama sorunsalını nasıl aşarız? 2008 yılında yapılan “A Wandering Mind Is An Unhappy Mind” adlı çalışmaya göre, ne kadar “an”da kalırsak o kadar mutlu olur, anı severek yaşarız. Bir başka deyişle, işteyken sadece işe konsantre olmak, düşünülenin aksine sizi mutsuz kılmaz, aksine işinizi tutkuyla yapabilmenizi sağlar. Burada işin sırrı, her gün farklı bir detay yakalayabilmekte, üretmeye hevesli olmaktadır. Bunu da ancak işi neden sevdiğimizi ve neden o işte olduğumuzu bilirsek yapabiliriz çünkü bunlar olmadan tutku oluşturulabilecek bir şey değildir.