7263 Sayılı Kanun Nasıl Okunmalı, Nasıl Eyleme Dönüştürülmeli?
5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ve 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nda 7263 sayılı Kanun ile fon ayırma ve ayrılan fonu yatırıma dönüştürme noktasında yeni adımlar atıldı. Blog yazımız okurlarımızı bu kanuna dair bilgilendirmeyi amaçlamaktadır.
Ar-Ge Merkezleri ve Tasarım Merkezlerinin kurulmasının hızlandığı 2015-2019 dönemlerinde, kurduğumuz merkezlerin içerisinde fikrin projelendirilmesi, projelerin ürün ve hizmetlere dönüştürülmesi üzerine çalışmalar başlatmıştık. Kurum içi girişimciliğe dair hatırı sayılır ölçüde birbirinden farklı tanımlamalarda girişimcilik platformları oluşturduk, bilinen kuluçka merkezleri ile firmalarımızı eşleştirmeye ve karşılıklı değer yaratmaya odaklandık. O zamanda da yaşadığımız, bugün de –bizim gibi icat çıkarmayı sevenlerin– problem alanı; inovatif fikirlerin çıkarılması, çıkan fikirlerin pazarda bir değere dönüştürülmesi. Bu noktada Bakanlık düğmeye bastı ve tersine bir mühendislik yaparak siz kendiniz girişimcilere destek olmazsanız, biz mevzuatla sizi buna zorlarız mesajını verdi.
T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı firmaların yeni fikirlere dair ufuklarının açılması, girişimciliğin geleceğimiz olduğu bu dönemde girişimcilerle sanayicileri, teknoloji firmalarını ve Ar-Ge ve tasarım merkezlerini birleştirmenin yolunu “7263”’te buldu. Bizler gibi teknolojiyi seven, destek verdiğimiz firmaları ileriye taşımaya gönüllü neferler için de mutlulukla karşıladığımız bir kanun metni oldu.
Sayılı kanun ile Ar-Ge indiriminden faydalanan şirketlere girişim sermaye yatırımına destek zorunluluğu getirdi. Peki fon ayırma zorunluluğu olan kimlere getirildi?
Yıllık beyanlarında 1.000.000 TL ve üzerinde Ar-Ge indiriminden yararlanan kurumlar vergisi mükellefleri ile yıllık beyanname üzerinden istisna edilen Teknokent kazanç tutarı 1.000.000 (1 M) Türk lirası ve üzerinde olan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerini kapsamaktadır. Bu ne demek? Aslında kişi sayısı 15’in üzerinde olan tüm merkezler bu kapsama giriyor çünkü bu şirketlerin 2021 hesap dönemlerine danışan firmalarımızla beraber baktığımızda 1 M TL üzerinde Teknokent istisnası ya da Ar-Ge Merkezi 2021 Kurumlar Vergisi beyanında kazancının olduğunu görmekteyiz. Her firmanın girişimciye ayırması gereken %2’lik tutarı yani 20.000 (Yirmi bin) TL’si var ve bunu girişim sermayesi fonuna ya da girişimciye aktarması zorunludur.
Ayrılan fon tutarı 2021 kazançları üzerinden istisna edilen tutarın %2’sini kapsamaktadır. Ayrılacak fon tutarı yeni bir yönetmelik çıkana kadar bu oranla sınırlı tutuldu. Ayrılacak fon tutarı bu yılın sonuna kadar yatırıma dönüştürülmelidir. Bu yapılmaz ise, yıllık beyanname üzerinden istisnaya konu olan tutarın yüzde yirmisi, ilgili dönemde Ar-Ge indirimine ya da Teknokent istisnasına sokulamayacak. Bu istisna sebebiyle alınmayan vergiler, vergi cezası uygulanmadan firmalardan alınacaktır.
Kapsama giren şirketler, kurumlar neler yapmalı? Öncelikli olarak ayrılan fon tutarının matematik olarak nereye vardığını ve içeride özel fonda biriken bu tutarın ne olduğunda kendi muhasebe veya finans veya danışmanlarıyla el sıkışmalılar. 2022 sonuna kadar yapılması gerektiğinden en kısa çözüm olarak Türkiye’de bulunan girişimcilere yatırım yapmak üzere kurulan SPK lisanslı girişim sermayesi yatırım fonlarından pay satın alması veya girişim sermayesi yatırımı yapması önerilebilir.
Burada diğer bir seçenek elbette 4691 sayılı Kanun ile kurulan kuluçka merkezlerinde bulunan 0-3 yaş aralığında olan girişimcilere sermaye olarak yansıtılmasıdır. Sene sonu zaman kısıtı gözetilerek birçok firma açısından hızlanmanın sermaye fonlarına yatırım olduğu aşikâr fakat; 2023 yılı içerisinde bu kapsama giren istisnaların doğrudan girişimciye yatırılması da kendi işini kendi yapmak isteyen, yatırımını devretmeye gönüllü olmayan, yatırımcı profiline girmeyen firmalar için güzel bir model olduğu söylenebilir.
Yatırımcı profiline girmenin ne anlama geldiğini de aktarmak yerinde olacaktır. Bilindiği üzere Türkiye’de Sermaye Piyasası Kanunu ile kurulmuş olan girişim sermayesi yatırım fonları (GSYF), Türkiye’de yeni teknolojilerin oluşturulması, Türkiye’den çıkan yeni pazara sunulacak hizmetlerin çıkarılması üzerine girişim şirketlerine yatırım yapmaktalar. Bu fonların kendi bünyelerine kattıkları yatırımcıların belirlenen bazı maddi kriterleri taşıması gerekmektedir. Yatırımcı olabilmek için; aktif toplamı 50 Milyon TL, öz sermayesi 5 M TL ve yıllık net satış hasılatı ise 90 M TL üzerinde olan, bu kriterlerden en az ikisini taşıyan kurum olmak veya son bir yıl içerisinde, her bir çeyrek dönemde en az 500 bin TL hacminde en az 10 işlem adedi geçirmiş, finansal varlık toplamı 1 Milyon TL’yi aşan firma olmak gerekmektedir.
İlgili link üzerinden şu an aktif bulunan yatırım fonlarına dair bilgiye ulaşılabilir;
Seçilen yatırımcı profiline girmekle birlikte esasen yükümlülüğün başka bir yapıya devri, bu yapının şirketlerin değerlemelerini yaparak yatırımcıya bilgilendirme yapması ile ilerleyen bir süreci beraberinde getiriyor. Yatırımı yönetmeyi bilen bir yapının varlığı, bugün şirketlerin kafasında oluşan soruları bertaraf etmeyi sağlıyor, en önemlisi de girişimcinin ve yatırımcının beklenen seviyede bir illiyet bağına, ticari ilişkiye girmesi sağlanıyor. Aktardığımız durum tabi ki ideal düzende olması beklenen, hedeflenen yapıya ilişkindir. Yukarıda linkini paylaştığımız her yatırım grubunun kendine özgü iç dinamikleri, yatırımcı ilişkileri yönetim tarzı ve raporlama şekli ve finansal beklentisi bulunmaktadır. Burada firmaların kendi kurum kültürüne, iş yapış tarzına ve yönetim önceliklere uyan fonu seçmeleri bu ekosistemin büyümesi, girişimcilerin ve yatırımcıların heba edilmemesi için öncelikli koşullardır.
GSYF’ye yatırımı planına almayan, tercih etmeyen firmalar için kalan opsiyon kuluçka merkezlerinden bulunan girişimcilere doğrudan yatırım yapmasıdır. Burada, bu şirketlerle doğrudan iletişime geçilip firmanın kendisinin yönetiminde %2’lik fonu yatırıma döndürmesi beklenmektedir. Burada bizlerin de yaşadığı en büyük sıkıntı beklentilerin yönetilmesi kısmında olmaktadır. Özellikle bu opsiyonda firmalara kendi alanının dışında bulunan girişimciye de yatırım yolu açıldığı için her iki tarafında neyi ne zaman, ne şartlarda beklediği bir yazılı etik kod niteliğinde hazırlanmalıdır. İletişimde bu netlik sağlanmadığında ise, girişimcinin görüşmelerde söylenenin üzerinden maddi beklentiye girmesi, hatta bazen 7263 SK kapsamında yapılan görüşmeleri satışa döndürmesi; yatırımcının da bu tavrı yanlış yorumlayıp vaat ettiği yatırımı geri çekmesi, hatta konuyu daha ileriye taşıyıp bu ekosistemde girişimciye yatırım yapılmaz kanaatine kadar götürmesi korkutucu ama muhtemel bir senaryodur.
7263’ün bizde bıraktığı sonuçlara gelirsek, ülkemizdeki sermayenin girişimcilere can suyu olarak aktarılması adına muazzam bir adım olarak yorumluyoruz. Buna eş olarak, şirketlerin yeni iş modellerini ve yatırımcı bakış açısına sahip olması, yatırım ve girişimci yönetimini öğrenmesi noktalarında ezberi bozan bir kanun çerçevesidir. Girişimcilik ekosistemin aktörleri olarak bize düşen nokta ise, bu kanunu sadece fonu devretme, mevzuat görevini yerine getirmeye indirgeyen kanaatlerden uzak durmak, ülkemizin menfaati için ulusal ekonomimizin ihtiyaç duyduğu ihracata yönelik katma değerli servislerin oluşturulması noktasına taşımak olacaktır.